5 Kasım 2013 Salı

HİNT VEDA TOPLUMU-ELLORA VE AJANTA MAĞARALARI

                                                                HİNT VEDALARI
Vedalar, Aryan din edebiyatının tamamını içine alan bir terimdir. Hinduizm dinine inananlar için kutsaldırlar ve yine bu dine inananlar için açığa çıkmış bilgidirler. Veda kelimesi bilgi manasına gelir ve farkında olmak manasına gelen wit sözcüğüyle aynı kökene sahiptir.
Birçok Hindu, Vedaların yaratılışın başından beri var olduğuna inanır. Vedaların en yeni bölümleri yaklaşık M.Ö. 500 senesi civarında ortaya çıkmışken, en eski metin yaklaşık M.Ö. 1500 yıllarına aittir. Fakat birçok Hint Bilimciye göre metinler yazılmadan önce uzunca bir süre devam eden bir sözel gelenek mevcuttu.
Vedalar 4 ana bölüme ayrılır:
  1. Samhitalar
  2. Brahmanalar
  3. Aranyakalar
  4. Upanişadlar
Samhita'lar genelde mantralardan oluşur ve 4 bölüme ayrılır:
  1. RigVeda
  2. SamaVeda
  3. YajurVeda
  4. AtharvaVeda
Brahmanalarda dini törenlerin özellikleri ve sembolik manaları anlatılır, Aranyakalarda artık ritüelizm değil tamamen sembolik anlamlar açıklanmaya başlanır.
Aranyakalar ve özellikle "Veda'ların sonu" (Vedanta) olan Upanişadlar (M.Ö. 800- M.Ö. 400) daha felsefi ve mistik yapıdadır, anlaşılması mantralara göre çok daha kolay olduğundan "Vedaların en önemli bölümleri, zirvesi" kabul edilir ve Hint felsefesi konusunda en önemli kaynaklardan biridir.
Samhitalardan en değerlisi ve en eskisi olan Rig-Veda'da doğa güçlerinin kişileştirilmesi olan Tanrılara tazim için yazılmış 1017 ilahi vardır, her ilahi 10 kadar âyetten oluşur, bunların ayrı bir edebî vezni olduğu için yüksek sesle okunur, anlatımlar üzeri kapalı yoğun sembolizmle bezenmiştir ve anlaşılmasının oldukça zor olduğu kabul edilir, Rig-veda'da, hayatın anlamına, evrenin başlangıcına ilişkin felsefi çıkarımlar da bulunmaktadır:
"Önce ne varlık vardı ne de yokluk, ne hava vardı ne de ötedeki gökyüzü, neydi onu saran? Neredeydi? Kimin himayesindeydi?
Orada mıydı, derinliklerine ulaşılamaz engin Umman? Ölüm de yoktu o zaman, ölümsüzlük de. Geceye ya da gündüze ait olan herhangi bir belirti yoktu, Tek olan soluk olmadan soluyordu kendi iç gücüyle, bundan başka da hiçbir şey yoktu.
Karanlık vardı, her şeyi saran bir karanlık, ve her şey ayrışmamış haldeki Ummandı o zaman, boşluğun sakladığı o, gayrete geldi ve var oldu.
Başlangıçta ilahi aşk meydana geldi, Gönül’ün ilksel tohum hücresini oluşturdu, Rişiler gönüllerinde araştırma yaparak keşfettiler varlığın yokluktaki bağlantısını.
Belli belirsiz bir çizgi varlığı gayri varlıktan kesip ayırdı..." (Rig-Veda 10:129)
SamaVeda, melodiler vedasıdır. Kurban esnasında rahipler bu ilahileri okurlar.
YajurVeda'da, Kurban ile ilgili sözler ve dualar bulunmaktadır, bir kısmı nesir, bir kısmı da manzum olarak yazılmıştır. Kurban esnasında alçak sesle okunur.
AtharvaVeda, dinî ayin ve törenlerde okunan dua ve yakarışları ihtiva eder, 730 ilahiden oluşur. Kozmik, mistik parçalar ve büyü ile ilgili dualar vardır.

Kadim Hint öğretileri : Vedalar

Kadim Hint öğretileri : Vedalar
"Önce ne varlık vardı ne de yokluk, ne hava vardı ne de ötedeki gökyüzü, neydi onu saran? Neredeydi? Kimin himayesindeydi?
Ölüm de yoktu o zaman, ölümsüzlük de. Geceye ya da gündüze ait olan herhangi bir belirti yoktu, Tek olan soluk olmadan soluyordu kendi iç gücüyle, bundan başka da hiçbir şey yoktu. Karanlık vardı, her şeyi saran bir karanlık ve her şey ayrışmamış haldeki Ummandı o zaman, boşluğun sakladığı o, gayrete geldi ve var oldu. Başlangıçta ilahi aşk meydana geldi, Gönül’ün ilksel tohum hücresini oluşturdu, Rişiler gönüllerinde araştırma yaparak keşfettiler varlığın yokluktaki bağlantısını. Belli belirsiz bir çizgi varlığı gayri varlıktan kesip ayırdı..." (Rig-Vedalar)
Hinduizmin kökeni Batıdan gelen Hint Avrupa kökenli Aryan istilacılardır. Tantrizm gibi yerel dinleri baskı altında tutmuşlardı, ancak zamanla eski halkların inanç ve adetleri yavaş yavaş yüzeye çıkarak bir şekilde Hinduizmle karışmıştı. Hinduizmin en önemli tanrıları arasında ateş tanrısı Agni' ve güneş tanrısı Surya'dır. Zamanla Yaratıcı Brahma, Koruyucu Vişnu ve Yok Edici Şiva ile bir üçlü kurulmuştur. Aslında Brahma, Vişnu ve Şiva üçlüsü tek bir tanrının farklı yüzleridir. Brahma yaratıcı, Vişnu koruyucu ve Şiva yok edici olarak evrenin yaratılış, var oluş ve yok ediliş sürelerinin kozmik hâkimini gösteriyordu. Bunlar dengede bir birliktelik sağlayan birin üç ayrı sütunu, eşkenar üçgenin her bir kenarı idi.
Veda sözcüğü, vid “bilmek” eyleminden türetilmiştir ve "kutsal, dinsel bilgi" manasına gelir. Birçok Hindu, Vedaların yaratılışın başından beri var olduğuna inanır. Vedaların en yeni bölümleri yaklaşık M.Ö. 500 civarında ortaya çıkmışken, en eski metinler yaklaşık M.Ö. 1500 yıllarına aittir. Ancak metinler yazılmadan önce; uzunca bir süre devam eden bir sözel gelenek mevcuttur. M.Ö. 15.y.y.’dan itibaren tarih sahnesine çıkan Vedalar zengin bir tefekkür dünyası sunmaktadırlar.
Veda'lar 4 ana bölüme ayrılır:
1) Samhitalar: İlahi, sihir, melodi ve kurban bilgisini içerir. Samhitalardan en eskisi olan Rig-Veda'da doğa güçlerinin kişileştirilmesi olan Tanrılara ilahiler vardır, anlatımlar üzeri kapalı yoğun sembolizmle bezenmiştir ve anlaşılmasının oldukça zor olduğu kabul edilir, Rig-veda'da, hayatın anlamına, evrenin başlangıcına ilişkin felsefi çıkarımlar da bulunmaktadır. Bu başlıkta kendi içerisinde dörde ayrılabilir:
1) Rigveda: İlahi bilgisi. Bu bölümdeki bazı bölümlerin 10 bin senelik olup Osiris efsanesinden bile eski olduğu düşünülmektedir, Güneş-Tanrı’ya söylenen ilahilerde sembol olarak “Her Şeyi Gören Göz” yer almıştır.
2) Atharvaveda: Sihir formülleri bilgisi
3) Samaveda: Melodi bilgisi
4) Yacurveda: Kurban bilgisi
2) Brahmanalar: Düzyazı metinler. Bunların içeriği ilahi bilgiler, kurbanla ilgili gözlemler, kutsal seremonilerdeki pratik ve mistik anlam ve önem'dir. Brahmanalarda dini törenlerin özellikleri ve sembolik manaları anlatılır.
3) Aranyakalar: Bu metinler, azizlerin, tanrı, dünya, insanlık üzerine düşüncelerini ve eski Hint felsefesinin izlerini yansıtır. Brahmanalara ek olarak yazılmış metinlerdir.. Orman Metinleri de denir
4) Upanişadlar: Sözsel anlamı gurulara yaklaşmak, yakınlaşmaktır. Hinduizmin vedalarının son kısmında yer alan eklerin adıdır. Ormana çekilmiş ve münzevi bir hayat yaşayan kutsal adamların müritlerine aktardıkları, bazen de sade öğretilerden oluşmuştur. Ormana ait bilgiler ve gizli öğretiler diye de adlandırılmaktadır. Huzur ve arınma yolunda daha çok fiziksel ve somut adanmışlıklar içeren ve öneren vedalara bir tepki olarak, evrenle birlik hali ile içsel huzur ve dinginlik arama yolunda daha ruhani patikalar ve biçimler arayan öğretilerin bir toplaması olduğuna inanılmaktadır. Veda'ların sonu “Vedanta” olan Upanişadlar (M.Ö. 800- M.Ö. 400) daha felsefi ve mistik yapıdadır, anlaşılması daha kolay olduğundan "Vedaların en önemli bölümleri, zirvesi" olarak kabul edilir.
Upanişad, mistik yapıdaki kutsal kitaplardır, sözcük anlamı "yanıbaşına oturmak" anlamına gelir. Bu metinler geçmişte Hindu Rişilerinin yani Peygamberlerin öğrencilerine öğrettiği gizli bilgilerdi. En eski Upanişadlar M.Ö. 800–700 yılları arasında yazılmıştır. 13 temel Upanişad Hindu felsefesinin ve mistisizminin en büyük ve en önemli kaynağıdır.
Bütün Upanişadlarda öğretilen temel öğreti, bütün evrenin Tanrı olduğu, Atman olarak adlandırılan insan ruhunun da aslında Tanrı'nın bir parçası olduğu ve öldükten sonra su damlasının okyanusla birleşmesi gibi insanın da Tanrı ile birleşeceği, onda özümsenip Tanrı'da yok olacağı onunla bir olacağı doktrinidir. İnsanın yüksek benliği Tanrı ile birdir düşüncesi hâkimdir ve zaman zaman Baykuş simgesi ile sembolize edilir.
Upanişadlar’da değişik düşünürlerin değişik dönemlerde yazdıkları metinlerdir. Kişiyi cehalet bağlarından koparan ve en yüksek amaç olan özgürlüğe ulaştıran tanrı bilgisi olarak geçmektedir. Upanişadlar’da ters yaşam ağaçları prensipten tezahüre doğru yoğunlaşmayı simgeler.
Upanişadlarda şöyle geçer: "Brahman her şeydir. Evrende var olan bütün görüntüler, arzular, duyular Tanrı’dan zuhur ederler. Tanrı’yı tanımak için, kişinin kendisi ile kalbinin derinliklerinde gizli bulunan Tanrı’nın aynı Varlık olduğunu idrak etmesi gerekir. Kişi, ancak bu şekilde ölümden kurtulur. Bütün bu evren Brahman'dır. Her şey O'ndan çıkar, ondan kaynaklanır. Her şey O'nda erir, O'nda çözülür, O'nda yok olur. Ve her şey “O” ile devamlılığını sürdürür. O, en üstün olandır, bütün duyuların ve düşüncelerin ötesindedir. Her şeyin özünde Atman vardır Brahman, her insanın yüreğindedir."
Buda’nın öğretileri ile Vedalar arasındaki ilişki Eski Ahit ile Yeni Ahit arasındaki ilişkiye benzemektedir. Tarihte daha önceden söylenmiş sözler bilinmeden, yeni düşünceler idrak edilebilinemez. Her yeni yazılı olarak ortaya çıkan kadim tradisyon, uzun zamandır uygulanan sözlü geleneğin sonucudur. Tüm öğretiler çok kısa bir zamanda ortaya çıkmışlar gibi gözükseler de aksine, yüzyıllar boyunca nesilden nesile, ağızdan ağıza aktarılarak meydana getirilmiş büyük bir birikimin sonuçlarıdırlar.
Hintliler için bu kitaplar kutsaldır, ancak Buddhistler için kutsal değildir. Buddhistler göre Vedalar, Brahmanlar tarafından değiştirilmiş ve yanlışlarla doldurulmuştur.
Hintliler, insanın özünün tanrıdan bir parça olduğuna ama bunu fark edemediğine inanırlar. İnsanların çoğu bir tek ömür boyunca bu farkındalığa erişemezler şeklinde düşünülür. Ruh ölümden sonra yeni bir vücutla dünyaya geri döner ve son evrim çağına kadar da yenilenmeyi sürdürür; sürmekte olan bu ruh göçüne oluşum çarkı Samsara denir. Bu terim, ruhun değişik dönüşüm aşamalarından geçmesi yani reenkarnasyon çarkıdır. Osho da bu çarktan farkındalıkla sadece evrenin büyük tanığı olarak çıkılabilinir demektedir. Bencillikten vazgeçme, Tanrı sevgisi, bedenin ve zihnin gücü, insanın kendisini bilmesi olmaksızın, bu yolda başarıya ulaşılamaz. Gerçekle cesaretle yüzleşebilmek geleneği tüm ezoterik sistemlerde mevcuttur.
Konumuzla ilgili bazı terimlerin karşılıkları şöyledir:
Atman: “Gerçek ben”, “öz”, ”‘O”, “Ruh”, şekle takılıp kalmayan.
Brahma: Büyülü formül, dua, kutsal bilgi, Vedalar, Evrensel ruh.
Gnana: Bilgi. Özellikle meditasyon yoluyla edinilen yüksek manevi bilgi. Her şeyin Brahman’da bir olduğunun idrak edilişidir.
Maya: İllüzyon. Gerçeği örten bir nevi tüller. Bağımlılıklar.
Vedalar: Hint Aryalılar’ın eserleri olan ilahiler bütünü. Bilgi, bilgelik.
Vedanta: Vedalar’ın sonu. Upanişadlar’ın sonunda yer alan dini ve felsefi metinler. Upanişadlar’a bağlı metafizik düşünceler.
Yoga: Yoga, bireysel ruhun “Evrensel Ruh” ile birleşebilme yollarını öğretir.

Vedalardan bazı alıntılar ile bitirelim:
“Ötelerin ötesidir, Brahman, yücelerin yücesi. Başlangıçta yalnız O vardı. Adlar değişik, kalıplar ayrı, cevher tek; Brahman. Ama Brahman dışında başka bir kâinat da var, benliğimiz Atman.”
“Işıklar içinde doğarsın Agni ( Ateş Tanrısı)
Dünyaya ışıklar saçarsın.
Göklerde, sularda, toprakta Sen varsın”

"Hakikatten daha yüksek bir öğreti yoktur." Vedalar
Gerçeği arayış, bir olan bilgiyi arayış; kendimizi ön plana çıkarmadan, öğretiyi ön plana çıkarır. Yeni hiçbir şey söylemiyoruz, sadece birlikte hatırlıyoruz. Her birey kendi aydınlanmasını kendi yolunda yaşar ama kadim ezoterik bilgelik birdir. Bu yol zor ve meşakkatlidir. Ne mutlu zoru seçip ışığı arayanlara...

ELLORA ve AJANTA MAĞARALARI
Mağaralar Bombay’in 400 km kuzeydoğusunda yer alır. Ellora’da kayalara oyulmuş 34 görkemli mağara, dik kayaların arasında pusuya yatmış heykellerle bezenmiş. Bunların arasında tapınaklar, koridorlar ve platformlar yer alır. Ajanta’nın dikkat çeken unsurları ise bulunduğu yerin muhteşemliği ve daha önce burada yaşayan 200 Budist rahip tarafından duvarlara boyanmış büyüleyici resimler.
Ajanta mağaralarının tarihi İÖ 200 yılına kadar gider. Rahiplerin toplantı ve yaşama yeri olarak düşünülmüş olan bu mağaraların duvarları Buda’ nın yaşamından esinlenen kabartma ve resimlerle bezelidir. Ellora’ da bulunan görkemli mağara, tapmak için Hint tanrısı Şiva’ya adanmıştır. İS 8. yüzyılda insan eliyle yapılmış olan bu mağaranın sunakları ve geniş toplantı odaları bulunmaktadır.
Ajanta mağaralarının başlıca özelliği, en eski Budha resimleri ile Gupta döneminin başlıca resimlerini birleştirerek, Hint duvar resimlerinin en ünlü kalıntılarını kapsamalarıdır. Tapınak-mağaralar iki türdür:”Vihara’ lar ya da konut mağaraları ; “şayta”lar ya, da toplantı mağaraları. Toplam sayısı on dokuz olan bu oyma mağaralardan IX. Ve X. “şayta”nın duvarlarını süsleyen freskler çok eski Satavhana Dekan sülalesinin adı sanatının tek kalıntısıdır. İlk olarak kazılmış “şaytalar” ın her iki yanma sonradan oyulmuş “şaytalar” sa Gupta resminin en yüksek aşamasını gösteren örneklerle süslüdürler.